Beyoğlu

<p>İstanbul&#8217;un Avrupa yakasında bulunan bir ilçedir. Beyoğlu ilçesini kuzeyden Şişli İlçesi, doğudan Beşiktaş İlçesi ve İstanbul Boğazı, kuzeybatıdan Kağıthane ve Eyüp ilçeleri, güneyden Haliç çevrelemektedir. Yüzölçümü 8.76 km²&#8217;dir. </p>

İstanbul’un Avrupa yakasında bulunan bir ilçedir. Beyoğlu ilçesini kuzeyden Şişli İlçesi, doğudan Beşiktaş İlçesi ve İstanbul Boğazı, kuzeybatıdan Kağıthane ve Eyüp ilçeleri, güneyden Haliç çevrelemektedir. Yüzölçümü 8.76 km²’dir. Köy yerleşimi olmayan ilçe 45 mahalleden oluşmaktadır. İstanbul’un en hareketli, en kalabalık ve canlı ilçelerinden biridir. Yerli ve yabancı turistin 365 gün boyunca eksik olmadığı ilçenin canlı gece hayatı ve çok çeşitli konaklama imkânı, Beyoğlu’nu daha cazip hale getirmektedir. Tarihi yarımadanın ve Haliç’in karşısında gelişen bölge, öteden beri Yunancada “karşı yaka”, “öte” anlamına gelen “Pera” adıyla anılmıştır. Türkler tarafından kullanılan “Beyoğlu” adının, bir beyin oğlunun bölgedeki konağından kaynaklandığı ileri sürülür. Bu konuda iki varsayımdan söz edilmektedir. II. Mehmed döneminde, Pontus Prensi Aleksios Komnenos’un (veya yeğeninin) İslamiyeti kabul ederek bu bölgeye yerleşmesinden, diğer bir varsayıma göre de I. Süleyman döneminin Venedik elçisi Andrea Gritti’nin oğlu Luigi Gritti’nin Taksim dolaylarında bir konakta oturmasından kaynaklanmaktadır. Türklerin “Bey oğlu” diye andıkları bu adam, elçinin bir Rum kadınla evlenmesinden dünyaya gelmiştir. Pera adı, 1925’de resmi yazışmalardan çıkarıldıktan sonra gittikçe unutulur hale gelmiş olup, buna karşılık Beyoğlu adı güç kazanıp bölgeyi belirtmek için daha yaygın biçimde kullanılmaya başlandı.

Tarihi
Galata’nın ilk çağlara dek uzanan tarihine karşın, Beyoğlu, 16. yüzyılın ilk yarısında, içinde tek tük yapıların yer aldığı, bağlık bahçelik bir alandı. Beyoğlu, Galata’dan gelen Hıristiyanlarla yabancıların, elçilikler dolaylarına ve o zamanlar “Grand Rue de Pera” denilen İstiklal Caddesi boyunca yerleşmesiyle Avrupa kenti görünümünde bir yerleşme olarak ortaya çıktı. Böylece, İstanbul içinde farklı bir topluluk 17. yüzyılda gelişmeye başladı. İlk önceleri, Fransız ve Venedik elçilikleri ile onların çevresinde yerleşmiş Fransisken misyonerleri yerleşmenin çekirdeğini oluşturuyordu. 17. yüzyılın başlarında Galata’yı gösteren bir gravürde surların dışında çok az bina gözükmektedir.
1700’de Beyoğlu, bugünkü Tünel-Galatasaray caddesinin iki tarafı ile, bu caddenin yan sokaklarına yayılmıştı. Dörtyol, merkez olmak üzere Beyoğlu gelişmişti. Batısında mezarlıklar ve doğusunda ise elçilikler vardı. 18. yüzyılda yavaş yavaş Avrupa etkisi artmıştır. 18. yüzyıl sonunda, İstiklal Caddesi’nde, yapıların tamamı taş veya tuğla ya da alt katları taş ve üstleri ahşaptır.
20. yüzyılda Beyoğlu’nda Galatasaray ile Taksim arası önem kazandı. Bu alanda hala bahçeli konakların bulunması ve bunların apartmana dönüşmesi olanağı, buranın gelişmesini sağlamıştır. Ayrıca 1913’de ilk elektirikli tramvayın Beyoğlu’nu Şişli’ye bağlaması Galatasaray-Taksim arasını, Tünel-Galatasaray arasına göre daha merkezi bir duruma getirmiş, Beyoğlu’nun en kolay ulaşılabilir ve gözde yeri yapmıştır. Bu dönemde Beyoğlu’nun çevresindeki semtlerde çağdaş binalar yapılmış ve yeni semtler gelişmiştir. 20. yüzyılın başlarında Beyoğlu’nda da yapılan apartmanların cephelerinde Art Nouveau üslubu uygulanmıştır.

Tarihî yapılar, mabetler ve önemli mekânlar
St. Antuan Kilisesi
İnşaatı 23 Ağustos 1906 yılında, İstanbul doğumlu mimar Giulio Mongeri tarafından yapılmıştır. İtalyan rahiplerin yönetiminde İstanbul’daki en büyük Katolik kilisesidir. 15 Şubat 1912 yılında ibadete açılmıştır. 20×50 m ölçülerinde, Latin hacı biçiminde ve neogotik üslupta inşa edilmiştir. Kilise duvarları belirli yüksekliğe kadar mozaik kaplama ve yapının dış cephe duvarları tuğladandır.

Osmanlı Bankası
Osmanlı İmparatorluğu Tütün Rejisi Şirketi ve Osmanlı Bankası. Tütün Rejisi’ne ait Voyvoda Caddesi üzerindeki arsanın bir bölümü, 1880’lerin sonunda Osmanlı bankası’na devredilmiş ve her iki kuruluş için de levanten mimar Alexandre Vallaury görevlendirilmiştir. Londra’dan getirilen, tamamen çelikten ve bugün bile uzmanları şaşırtan bir kilit düzenine sahip olan 3 katlı, 4 kapılı kasa kurulmuş ve bina bu kasa dairesi üzerine inşaa edilmeye başlanmıştır. Kasa dairesi 1 cm kalınlığında sactan yapılmış, sac mekanın dışında 3 katmandan oluşan duvarlar, 110 ve 70 cm kalınlığında beton profillerle desteklenmiş tuğlalarla örülmüş ve statik hesapları bu duvarlar üzerine kurulmuştur.
Osmanlı Bankası Binası ilk yapıldığında, bodrum katında mahzen, depo ve ahırlar, zeminin altındaki katta; ünlü kasa imalatçısı Samuel Chatwood’a sipariş edilen ve adını dönemin 20 kuruşluk sikkelerinden alan mecidiye kasası ile yemekhane, zemin katında şube mekanı, birinci katta; genel müdürün özel ve makam odalarının yanı sıra, sekreter ve tercümanların büroları, ikinci katta; muhasebe şefi ve servisi, Hükümet Nazırı ve müfettişlik odaları, tavan arasında ise iaşe dairesi, arşiv servisi ve hizmetli odalarından oluşmaktaydı.
Tarihi Osmanlı Bankası Binası, 2000 yılından itibaren Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi’ne ev sahipliği yapmaktadır. Aralık 2002’de ise binada Osmanlı Bankası Müzesi kurulmuştur. Kuruluş çalışmaları Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi tarafından yürütülen müze, dünyanın sayılı finans tarihi müzeleri arasında yer almaktadır. Müzenin projesi, Tarihbilimci Prof.Dr.Edhem Eldem, Mimar Prof.Dr.İhsan Bilgin ve Tasarımcı Bülent Erkmen’den oluşan ekibin koordinasyonunda hayata geçirilmiştir.

Doğan Apartmanı
Serdar-ı Ekrem sokağında 1895 yılında yapılan İtayan Mimari tarzında bir binadır. Şu anki ismini o zamanki sahibi Kazım Taşkent’in İsviçre’de dağda kayak yaparken ölen (Doğan Kardeş) oğlundan almıştır. Bina aynı kişi tarafından 51 daire ve 2 dükkâna ayrılarak satışa çıkartılmıştır. Tenis kortu olan yer ise arsa olarak satılmıştır. Halen yörede otopark olarak kullanılmaktadır. Bir avluyu üç yanından saran bina dört bloktan oluşur. Helbig adında Belçikalı bir tütün tüccarı aile tarafından 20 yılda blok blok olarak yaptırılmıştır. Muhteşem bir manzaraya sahiptir, birçok filmde mekân olarak kullanılmıştır.

Kamondo Merdiveni
1850’lerde Galata’nın anacaddesi olan “Voyvoda” Caddesi çevresindeki bankerlerin en önemlilerinden birinin, Avram Kamondo’nun bankasının bulunduğu Rue Camondo (günümüzdeki Banker Sokağı) ile daha aşağıda kalan Voyvoda Caddesi’ni bağlayan, geç barok çağrışımlı küçük şirin bir merdiven yaptırılmıştır: Kamondo Merdivenleri. Portekiz (veya İspanyol) kökenli Musevilerden olan Kamondolar’ın, Avrupa’nın değişik kentlerinde yaşadıktan sonra, olasılıkla XVIII.yy sonlarında İstanbul’a göç ettikleri sanılıyor. Önceleri uluslararası düzeyde ticaret yapan ve hayli zenginleşen ailenin adına Osmanlı belgelerinde ilk kez 1782’de rastlanmasına karşın aile bireyleri ve etkinlikleri konularında ayrıntılı bilgiler bulunmamaktadır.

Atatürk Havalimanı ve Taksim’den

            Havataş ya da 96 T numaralı otobüs ile Taksim’e gidip yürüyebilirsiniz.

 

Kadıköy’den

            Kadıköy’den Karaköy vapuruna binin

            Karaköy’den Tünel’i kullanarak Beyoğlu’na çıkabilirsiniz.

Mapwidget
Biletixheader
Alış Satış
USD 32.4742 32.5327
EURO 34.7084 34.771