Fatih

<p>Fatih, Tarihi yarımada (Suriçi) denen İstanbul şehrinin kurulduğu ve geliştiği bölgenin tamamını kaplayan ve İstanbul&#8217;un merkezi sayılan ilçe. Güneybatıdan Zeytinburnu, kuzeybatıdan Eyüp ilçeleri ile kuzeyden Haliç, doğudan İstanbul Boğazı ve güneyden Marmara Denizi ile çevrilidir.</p>

Fatih, Tarihi yarımada (Suriçi) denen İstanbul şehrinin kurulduğu ve geliştiği bölgenin tamamını kaplayan ve İstanbul’un merkezi sayılan ilçe. Güneybatıdan Zeytinburnu, kuzeybatıdan Eyüp ilçeleri ile kuzeyden Haliç, doğudan İstanbul Boğazı ve güneyden Marmara Denizi ile çevrilidir. Fatih İlçesi, 1928’den 2008’e kadar Eminönü’yle beraber Tarihi Yarımadadaki iki ilçeden biri olmuştur. 2008’de Eminönü İlçesi’nin varlığının ortadan kaldırıp Fatih İlçesi’ne katılmasından beri tüm Tarihi yarımada üzerindeki tek ilçe haline gelmiştir. Kırsal yerleşimi olmayan ve 15.62 km²’lik (1562 hektar) bir alanı kaplayan Fatih İlçesi 57 mahalleden oluşmaktadır. Konstantinopolis 1453’te Osmanlılar tarafından fethedildiğinde Ortodoks Patrikhanesi, Ayasofya’nın hemen yanında yer almaktaydı. Patrikhane fethi izleyen günlerde önce Havariyun Kilisesi’ne daha sonra da Fener’e taşındı. Fatih Sultan Mehmet fethin onuncu yılında yıktırdığı Havariyun Kilisesi’nin yerine kendi adıyla anılan büyük bir külliye yaptırdı. Fatih Külliyesi’nin çevresinde zamanla bir Müslüman mahallesi ortaya çıktı. Külliyenin adıyla anılmaya başlayan bu mahalle hızla klasik bir Osmanlı-Türk şehri halini almış, Fatih semtine ve ilçesine adını vermiştir.

Tarihi

Marmaray kazıları neticesinde 8500 yıllık bir tarihe sahip olduğu anlaşılan İstanbul şehrinin en eski yerleşim alanlarından biri olan Fatih, tarihsel yapılar açısından oldukça zengindir. Tarihi Yarımada Fatih, Roma İmparatorluğu’nun en önemli merkezlerinden biri olma özelliğine sahip bir yer olmasının yanında 1058 yıl Bizans’a, 469 yıl Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapmıştır. Bu özelliği dolayısıyla Tarihi Yarımada’da bu üç önemli medeniyete ait çok önemli eserleri bir arada görmek mümkündür. Tarihi Yarımada, üzerinde yer alan Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinden kalma eserlerle adeta bir açık hava müzesi görünümündedir. Fatih, gezilmesi mümkün eserlerin ve yapıların yanısıra halen restorasyonu süren birçok mekâna sahiplik etmektedir.

Tarihî yapılar, mabetler ve önemli mekânlar

İstanbul Surları
İstanbul’un çevresinde bulunan, Bizans zamanında yapılmış şehir duvarlarıdır. İstanbul’un etrafını çeviren surlar tarihte 5. yy’dan başlayarak inşa edilmiş, yıkılmalar ve yeniden yapmalarla dört defa elden geçmiştir. Son yapımı MS 408’den sonradır. II. Theodosius (408-450) zamanında İstanbul surları Sarayburnu’ndan Haliç kıyısı boyunca Ayvansaray’a bu taraftan, ve Marmara kıyısı boyunca Yedikule’ye, Yedikule’den Topkapı’ya, Topkapı’dan Ayvansaray’a uzanıyordu. Fatih ilçesi bugün yalnızca kuzey ve batıdan tarihi surlarla çevrilidir. Haliç kıyısındaki Ayvansaray’dan Marmara kıyısındaki Yedikule’ye kadar uzanan bir bölümü tamir gören bu surlar Fatih İlçesini Eyüp ve Zeytinburnu ilçelerinden ayırır. Haliç ve Marmara kıyılarındaki deniz surları büyük ölçüde tahrip olduğu, zarar gördüğü için günümüze kadar ulaşmamıştır.

Ayasofya
Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından M.S. 532 – 537 yılları arasında İstanbul’un tarihi yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olup, 1453 yılında İstanbul’un Türkler tarafından alınmasıyla Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüştür ve günümüzde müze olarak hizmet vermektedir. Ayasofya, mimari bakımdan, bazilika planı ile merkezî planı birleştiren, kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır.

Topkapı Sarayı
Topkapı Sarayı Fatih Sultan Mehmed tarafından 1478’de yaptırılmış, Padişah Abdülmecit’in Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırmasına kadar yaklaşık 380 sene boyunca devletin idare merkezi ve Osmanlı padişahlarının resmi ikametgahı olmuştur. Kuruluş yıllarında yaklaşık 700.000 m.² lik bir alanda yer alan sarayın bugünkü alanı 80.000 m.² dir. Her gün binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlamakta, İstanbul’un en ilgi çekici tarihî mekânlarından biri olma özelliğini korumaktadır.

Sultanahmet Camii
1609-1616 yılları arasında sultan I. Ahmet tarafından İstanbul’daki tarihî yarımadada, Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa’ya yaptırılmıştır. Cami mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezendiği için ve yarım kubbeleri ve büyük kubbesinin içi de gene mavi ağırlıklı kalem işleri ile süslendiği için Avrupalılarca “Blue Mosque” olarak adlandırılır. Ayasofya’nın 1934 yılında camiden müzeye dönüştürülmesiyle, İstanbul’un ana camii konumuna ulaşmıştır. Aslında Sultanahmet Camii külliyesiyle birlikte, İstanbul’daki en büyük yapı komplekslerinden biridir. Bu külliye bir cami, medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkânlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalardan oluşmaktadır. Bu yapıların bir kısmı günümüze ulaşamamıştır.

Mısır Çarşısı
Eminönü’nde Yeni Camii’nin arkasında ve Çiçek Pazarı’nın yanındadır. İstanbul’un en eski kapalı çarşılarından olan Mısır Çarşısı, 1660 yılında Turhan Sultan tarafından yaptırılmıştır. Mimarı Kazım Ağa’dır. Çarşı son olarak 1940-1943 yılları arasında İstanbul Belediyesi tarafından restore edilmiştir.

Aya İrini Kilisesi
En büyük Bizans kilisesidir. Eski kaynaklara göre, burada bulunan Roma döneminden kalma Artemis, Afrodit ve Apollon mabetlerinin kalıntılarından yararlanılarak, 4. yy’ın başlarında I. Constantinus (324-337) zamanında yapıldı. Ayasofya’yla aynı avlu duvarı içinde bulunan Aya İrini, 532’deki Nika Ayaklanması sırasında yanındaki Sempson Zenon’la birlikte yanmıştır. Türkiye’deki ilk müze çalışmaları Aya İrini’de başlamıştır. III. Ahmet döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli yerlerinden gönderilen eserler Mecma-i Esliha-i Atika (Eski Silahlar Koleksiyonu) ve Mecma-i Asar-ı Atika (Eski Eserler Koleksiyonu) isimleri altında iki ayrı bölüm olarak Aya İrini’de toplanmıştı. Bu müze 1875’te Çinili Köşk’e taşındı. 1908’de yeni bir askeri müzenin kurulması için Aya İrini’de çeşitli tarihsel malzeme depolandı. Daha açılan bu müze 1949’a kadar Askeri Müze olarak hizmet verdi. 1974-76’da arasında yapılan çalışmalarda nemden arındırmak amacıyla çevresindeki toprak dolguları kaldırılmıştır. 1973’ten beri başta İKSV bünyesinde olmak üzere, birçok sanat etkinliğine ev sahipliği yapmaktadır.

Meryem Ana Kilisesi
Meryem Ana Kilisesi (Surp Asvadzadzin) İstanbul’un Kumkapı semtinde Şarapnel Sokağı’nda bulunan Ermeni Gregoryen kilisesidir. İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin kilisesidir. Patrikhanenin tam karşısındadır. Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Tarih boyunca çeşitli yangınlar geçiren kilise en son 1902 ve 1985 yıllarında onarımdan geçmiştir. İçinde bir de okul bulunmaktadır.

Sirkeci Garı
II. Abdülhamit devrinde İstanbul’un Avrupa yakasında inşa edilen tren garıdır. TCDD’nin, Haydarpaşa Garı ile birlikte İstanbul’daki iki ana istasyonundan biridir. Sirkeci Garının bulunduğu yerde daha önce geçici olarak yapılan küçük bir istasyon mevcuttu. Alman Mimar August Jachmund tarafından planı çizilen şimdiki gar binasının yapımında granit mermer ve Marsilya Aden’den getirilen taşlar kullanılmıştır. 11 Şubat 1888 günü temeli atılan gar inşaatı 1890’da tamamlanmış, binanın açılışını 3 Kasım 1890 gününde II. Abdülhamit adına Ahmet Muhtar Paşa yapmıştır.
Sirkeci garının ön cephesinde 2 saat kulesi bulunmaktadır. Binanın yan cephesinde Garın hizmete girdiği tarih, hem Rumi takvime hem de Miladi takvime göre yazılmıştır. İnşa edildiği yıllarda denize çok yakın olan Sirkeci Garının çevresi geçen zaman içinde büyük bir değişime uğramıştır. Garın lokantası 1950’li ve 1960’lı yıllarda tanınmış yazar, gazeteci ve diğer şahısların buluşma noktası olur. Paris’ten kalkan Şark Ekspresi uzun yıllar bu istasyona yolcu indirmiş ve buradan yolcu almıştır.

Mapwidget
Biletixheader
Alış Satış
USD 32.5 32.5586
EURO 34.6207 34.683