4.yy.’da kesin bilinemeyen bir Roma İmparatoru yapmaya muktedir olduğu, halkı heyecan ve takdir hisleri içinde bırakacak bir olay düşünerek tonlarca ağırlığındaki bir obeliski İstanbul’a getirtti.

Kabataş ile Beşiktaş arasında, Boğaz kıyısında yer alan Dolmabahçe Sarayı, bünyesinde bulundurduğu pek çok mimari tarz ile dikkatleri üzerinde topluyor

Ortaköy Cami ve Boğaz Köprüsü’nün hemen yanında bulunan bu yalının geçmişi 18. yüzyıla dayanıyor. İsmini 1. Abdülhamit’in kızı Esma Sultan’dan alan yalı, 1915 yılında Osmanlı saray hanedanının mülkiyetinden çıktı.

Cenevizliler tarafından 1348 yılında inşa edilen Galata Kulesi ya da diğer ismiyle Christea Turris (İsa Kulesi) İstanbul’un güzelliği ve çekiciliği karşısında hayran kalacağınız noktalardan bir tanesi.

Beyoğlu’nun Tünel tarafındaki Galata Mevlevihanesi’nin kuruluşu 1491 yılına denk geliyor.

Asıl adı Kulekapı Mevlevihanesi olan bu tekke, İstanbul’un fethinden sonra, bu yeni başkentte açılan ikinci mevlevihanedir.

Beyoğlu’nda, Galatasaray Lisesi’nin yanında bulunan hamam, 1715 yılında, halka açık bir hamam olarak yaptırılmıştır. Mimari olarak klasik Türk çizgilerine sahip hamamın kadınlar ve erkekler için ayrı bölümleri bulunmaktadır.

Ortaköy’de, Büyük Mecidiye Camii’ne komşu olan Hatice Sultan Yalısı, 1800’lü yılların sonunda, II. Abdülhamit tarafından V. Murat’ın kızı Hatice Sultan için yaptırılmıştır.

Bugün Sultanahmet Meydanı olarak da bilinen Hipodrom, İstanbul’un tüm çağlarında önemli bir meydan olagelmiştir.

İstanbul’un en ihtişamlı çeşmelerinden biri olan III. Ahmet Çeşmesi, 1728 yılında III. Ahmet tarafından Perayton isimli bir Bizans çeşmesinin yerine inşa edilmiştir.

İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi, Gülhane Parkı’nda eski saray duvarlarının Has Ahırlar kısımnda 3.500 metrekarelik bir alana kuruldu. 2008 yılında ziyarete açılan müzede, İslam dünyasının özellikle 8 – 16. yüzyıl arasındaki bilimsel çalışmaları bulunuyor.