Tarihi Yarımada, ya da Eski İstanbul, şehrin en eski bölgesidir. Haliç, Boğaz ve Marmara Denizi ve batıda şehir surlarıyla çevrili bu bölge, antik Konstantinopolis şehriydi. Bugün İstanbul olarak bilinen koca metropol, şehre bağlı banliyöler, kasabalar, köyler, tarlalar ve el değmemiş doğaydı.
İstanbul ya da eski çağlardaki adıyla Byzantium’a ilk yerleşim M.Ö 667 yılında Megara’dan gelen Yunan kolonileri tarafından gerçekleştirildi. Megaralılar, bugün Topkapı Sarayı’nın bulunduğu Sarayburnu yakınlarında Byzantium’u kurdular.
Şehir, M.Ö 330 yılında Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti oldu. Roma imparatoru Konstantin döneminde, şehrin nüfusu 200.000’e ulaştı. Başkentin Roma’dan İstanbul’a taşınması 40 gün boyu süren şenliklerle kutlandı. İstanbul, Yeni Roma anlamına gelen Nova Roma adını aldı. Şanlı tarihi boyunca şehre yüzden fazla isim verildi: Konstantinopolis, Konstantinniye, Dersaadet, Bab-ı Ali, Asitane, İslambol ve en son olarak İstanbul.
İstanbul, dünyada üç farklı imparatorluğa başkentlik yapan tek şehirdir. Şehir, Doğu Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerine ait tarihi ve kültürel hazinelerle doludur.
Tarihi Yarımada, bölgede bol miktarda bulunan tarihi ve mimari yapıtların sayısı ve Bizans kiliselerinden Osmanlı saraylarına, sivil yapılardan kütüphane, hamam ve cami gibi çeşitlenen binalardan dolayı 1985 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası ilan edilir.
Tarihi Yarımada’da modern yaşam ile tarih bir arada yaşıyor. Bölge tarihi ve kültürel çekiciliğinin yanı sıra, bugün restoranlar, kafeler, oteller, dükkanlar ve gezginlerin her türlü ihtiyaçlarını karşılayan hizmetin yer aldığı bir yer.