Adalar

<p>Adalar bölgesi Marmara Denizi’ndeki 4 büyük ve 5 nispeten küçük adadan oluşur&#8230;</p>

Adalar bölgesi Marmara Denizi’ndeki 4 büyük ve 5 nispeten küçük adadan oluşur.

Bizans ve Osmanlı dönemlerinde aslında sürgün yeri olarak kullanılan adalar, anakaradan 1846 yılında düzenli ulaşım başladığında gayrimüslimlerin yazlık evlerini inşa ettikleri bölge olarak öne çıktı. Feribotların sıklığı arttıkça bazı kimseler burada kalıcı olarak yerleşmeye başladı.

Adalar yaz aylarında İstanbul’dan günübirlik uzaklaşmak için popüler bir yerdir. Adalarda trafik yoktur. Ulaşım faytonlar ve bisikletlerle sınırlıdır.

Adalar bahçeli muhteşem ahşap evleri, sahilleri ve sakin yaşam tarzıyla bilinir.

Prens Adaları ya da Kızıl adalar olarak da bilinen Adalar üç gruba ayrılabilir: turizm ve yerleşime açık olanlar, özel mülk olanlar ve yerleşim olmayan adalar. Turizm ve yerleşime açık olan adalar Kınalıada, Burgazada, Heybeliada, Büyükada ve Sedef Adası’dır. Kaşıkadası özel mülkiyet olduğu için üzerinde belirgin bir yerleşim yoktur. Yassıada, Sivriada ve Tavşanadası’nda yerleşim hiç yoktur.

Büyükada
Adaların en büyüğü olan Büyükada kalabalıktan ve İstanbul’un keşmekeşinden ufak bir kaçamak yapmak isteyenlerin birinci tercihidir. İstanbul limanından 14 deniz mili uzakta olan Büyükada şehre en uzak olan adadır. Büyükada’nın belki de en önemli özelliği olan faytonlarla adayı dolaşmak ziyaretçilerin vazgeçilmezlerindendir.

Hiç şüphesiz adanın en çok ziyaret edilen noktası aya Yorgi tepesidir. Tepenin yaya olarak ulaşılan zirve noktası 20 dakikalık yürüyüşe kesinlikle değer. Tepeyi tırmananları muhteşem bir İstanbul şehri ve Marmara Denizi manzarası karşılar. Zirvede yer alan Aya Yorgi Manastırı Ortodoks Hıristiyanlarca kutsal sayılır. İnanışa göre manastırı ziyaret edenler “yarı hacı” sayılmaktadırlar. Bu yüzden özellikle yaz mevsiminde Aya Yorgi Manastırı yerli ve yabancı çok sayıda turist tarafından ziyaret edilir.

Heybeliada
İkinci en büyük ada olan Heybeliada Bizans ve Osmanlı dönemlerinde sevilen bir mesire yeriydi. Heybeliada çok sayıdaki manastırıyla, patrik ve piskopos mezarlarıyla ünlüdür. Heybeliada’nın tarihte birçok adı olmuştur ama en bilineni “Halkis”tir (Halki, Khalkilis). Heybeliada’da günümüze kadar ulaşan tarihi binaların çoğu yerleşim için kullanılmaktadır. Ayrıca kilise, manastır, kutsal yunan çeşmeleri, ruhban okulları gibi tarihi ve kutsal mekânların yanı sıra değirmenler, gözetleme kuleleri, Bizans tersanesi, sarnıç ve su kemerleri vardır. Feribottan indiğinizde sol tarafta iskeleye tepeden bakan Deniz Lisesi vardır. Okul sınırları içinde iki adet tarihi önem taşıyan yapı vardır. Biri Kamariotissa olarak da bilinen, adada kalan tek Bizans kilisesi ve daha da önemlisi fetihten önce son inşa edilmiş kilise olan Vaftizci Yahya Manastırı, diğeri ise İngiltere Kraliçesi 1. Elizabeth tarafından İstanbul’a gönderilen ikinci büyükelçi olan ve şehrin keşmekeşinden kaçmak için Heybeli’de yaşamayı tercih eden Edward Barton’un mezarıdır.

Ada nüfusu kışın 3 bin civarındadır. Yazın artarak 10 bin civarına gelir. Yazın ana cazibe unsurları yerel belediye tarafından düzenlenen küçük çaplı açık hava konserleri, deniz kıyısındaki bir fitness ve yüzme kulübü ve adanın deniz lisesi bandosunun turuyla sona eren Cumhuriyet Bayramı kutlamalarıdır. Araç ulaşımı genel olarak geleneksel faytonlarla sağlanır, yollar yaya ve bisikletlere göre düzenlenmiştir.

Kınalıada
Kınalıada bir manastırlar adasıdır ve aralarında Bizans orduları başkomutanı Romen Diyojen’in de bulunduğu imparator ve imparatoriçeler için bir sürgün yeri olma özelliği vardır. Romen Diyojen 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi’nde Selçuklulara yenilmiş ve Sultan Alparslan tarafından esir alınmıştı. Şehre döndüğünde kısmeti döndü; cezalandırıldı ve tahttan indirilip ölene kadar kalmak üzere Kınalıada’da yaptırmış olduğu manastıra gönderildi. Mezarı yunan kilisesindedir. Diğer adalar gibi Kınalıada’nın da tarih boyunca pek çok adı oldu; en yaygın kullanılan “Proti”dir. Kınalıada’da yeşillik azdır ama daha fazla sahili vardır. Feribot iskelesi yakınlarında yüzmek mümkündür. Diğer büyük adaların aksine burada fayton yoktur ve ulaşım yaya olarak, bisikletle veya deniz yoluyla sağlanır.

Burgazadası
Burgazadası 2 km enindeki bir tepeden oluşan üçüncü büyük adadır. Büyük İskender’in ardından tahta çıkan Makedon krallarından 1. Demetrius burada babası Antigonus I Monophthalmus adına bir kale yaptırmıştır. Adanın orijinal adı budur ancak Türkler tarafından üstündeki ufak kaleden (Burgaz) dolayı adı farklı bilinir. 2003 yılında Burgaz büyük bir yangın felaketi geçirmiş ve 4 kilometrekare orman alanı kaybetmiştir. Burgaz, burada yaşayan yazar Sait Faik Abasıyanık’ın eserleri için bir ilham kaynağı ve eserlerinin birçoğunun geçtiği yerdir. Evi günümüzde müze olarak korunmuştur. Kalpazankaya’da en sevdiği lokantada, manzaraya karşı elindeki rakı bardağı her gün lokanta sahiplerince doldurulan bronz bir heykeli vardır.

Sedefadası
Sedefadası üzerinde yerleşim olan adaların en küçüğüdür. Geçmişte ada, uzaktan bakıldığında pırıldayan rengârenk bir görüntü veren çiçek tarlalarıyla kaplıydı, Sedefadası adı işte bu sedef gibi parıltıdan gelmektedir.

Yassıada
Yassıada Bizanslılar tarafından önemli insanları sürgün etmek için kullanılmıştı. Bu önemli insanların biri olan Ermeni Patriği Narses, M.S. 4. yy’da Büyükada’da hapsedilmeden önce bu adaya sürgüne gönderilmişti. M.Ö. 11. yy’da Bizanslılar adayı politik suçlular için kullandılar. Bu dönemden kalma 4 yer altı zindanının kalıntıları hâlâ görülebilir. Bizanslılar ayrıca dada bir manastır ve bir kilise inşa etmiştir. Yassıada 1204 yılındaki Dördüncü Haçlı Seferi sırasında Latin Haçlılar tarafından ele geçirilmiştir. 1857 yılında ada İngiliz büyükelçi Henry Bulwer tarafından satın alınmıştır. Roman yazarı Edward Bulwer-Lytton’ın kardeşi olan elçi, rahatsız edilmeden yaşamak için bu uzak adada bir konak ve kale benzeri bir yapı inşa ettirmiştir. Bu ufak kale ve rıhtım günümüzde hâlâ ayaktadır. Henry Bulwer aynı zamanda adada en azından belli bir ölçüde kendine yetebilecek bir ortam oluşturmak için tarımsal üretime de başlamıştır; ancak daha sonra adayı üzerine hiçbir şey inşa etmeyen ve ihmal eden Osmanlı Mısır ve Sudan Hidivi İsmail Paşa’ya satmıştır. 1923 yılında yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla ada Türk Devleti’nin varlığı haline gelmiş ve üzerine birçok okul inşa edilmesi için Türk Donanmasına devredilmiştir.

Sivriada
Sivriada şu anda terk edilmiş bir haldedir. Ada eski zamanlarda Bizanslı din adamlarınca inzivaya çekilip ibadet etmek için ve Bizans imparatorlarının sorunlu kabul ettiği bazı önemli mahkûmlara uygun bir hapishane olarak kullanılmıştır. İmparator Nikephoros tarafından adaya hapsedilen ilk ünlü mahkûm tanınmış rahip Theodoros Stoudites’in amcası Platon’dur; suçu ise eski pagan kitaplarını çoğaltmaktı. Dini veya politik sebeplerle adada kalan diğer ünlü isimler arasında Gebon, Basileios Skleros, Nikephoritzes (Michael VII Ducas’ın özel hizmetkârı), İstanbul Patriği John ve İstanbul Patriği Michael II sayılabilir. Bizans döneminde adada ölenlerin mezarları günümüzde halen görülebilir. Roma yerleşiminin ve 9. yy Bizans manastırının kalıntıları kıyıda, yatlar tarafından halen kullanılan ufak balıkçı barınağı rıhtımı yakınlarında görülebilir. Aralarında bir kilise, din şehitlerine adanmış bir şapel, doğu kıyısındaki bir manastır(duvarları hâlâ görülebilir) ve adanın ortasında yer alan bir sarnıcın(bir kısmı halen görülebilir) da bulunduğu adadaki en önemli yapılar M.S. 9. yy’da inşa edilmiştir. 1911 yılında İstanbul valisi başıboş köpeklerin toplanıp Sivriada’ya götürülmesini emretmişti, ancak bu olayın hemen ardından gelen şiddetli bir deprem “Allah tarafından köpekleri terk etmek yüzünden verilen bir ceza” olarak yorumlanmış ve köpekler şehre geri getirilmiştir.

Kaşıkadası
Kaşıkadası Burgazadası’nın doğusunda yer alır. Adanın şekli bir kaşığa benzediği için bu ismi almıştır. Adanın eski adı “Pita” adasıdır.

Tavşanadası
Tavşanadası Büyükada’dan görülebilir. Tüm adalar arasında İstanbul’a en uzak olandır.

Haritayı Gör
Biletixheader
Alış Satış
USD 32.4747 32.5332
EURO 34.8231 34.8859